28 Mayıs 2012 Pazartesi

Çağan, Rüzgar ve Yağız ile Bağlıca'da

19 Mayıs'da, arkadaşlarımız, İlke & Serap bizi yeni aldıkları evin bahçesinde mangala davet ettiler. Çocuklarımızda aynı yaşdalar toprakla temas etsinler oynayıp sosyalleşsinler istiyoruz. Toparlanıp yola düşdük. Evi yeni aldılar ama henüz içi yapılmadığı için yaşanmayan, bahçesi kullanılan bir piknik evi ;))
Rüzgar ile babası ve Serap'ın çok tatlı bir iş arkadaşı'da vardı, keyifli sohbetler ettik.

Rüzgar, Yağız ve Çağan toprakla oynayıp ağaçları çiçekleri suladılar. Bir ara oğlum çilek toplamış. Babalar ve oğulları mangalın başında nöbet tuttular. İnanılmaz eğlenceli bir gün geçirdik, çocuklarla birlikte.

Babası Çağan'a papatya falı bakmayı öğretmiş, bir ara bana komşu bahçeden kopardığı gelinciği getirdi, nana ahh! Seni seviyorum harika bir çocuksun dedim. Bu övgülere bayılıyor.

Oğlum o günde yine yaptı yapacağını ve suladığı ağaçların dibindeki çamura yatıp debelendi. Eve geldiğimizde ayakkabıların altı bir top çamurdu, fırçayla sürterek çamurlardan zor ayıkladım ;))

Yaz'da geliyor çocukları daha çok bir araya getireceğimizi umuyorum.

Köpeğe Kafa Atan Oğlum

Evet Uzunca zamandır yazamıyorum ama, sürekli çantamda gezdirdiğim minik not defterime yazmam gerekenler hakkında küçük notlar koymayı ihmal etmedim. Şimdi fırsat buldukça hikayelerimizi paylaşmaya devam...

Sanırım iki ay kadar önceydi, Oğluşu almaya gittim bu aralar yeni moda, arabaya binmek istememesi. Koltuğa koydum kendini paralamaya ve ağlamaya başladı, tamamen numara farkındayım ama bende tüm gün kapalı kaldığı için tamam deyip indirdim. Bu arada Kreşimizin hemen yanındaki villa moda tasarımcısı Ece Salicinin atölyesi, Oğlum bir süre bahçedeki parmaklıklara sarılıp içerde çalışan amca ve teyzeleri izledi, oraya ulaşamayacağını anlayınca yol boyunca kafasına buyruk gezinmeye başladı hiç müdahale etmedim. Sadece peşinden belli bir mesafede takip ettim.

Köşedeki villanın önünden her geçişte gördüğümüz köpekçik, yerden yüksekliği Çağan'ın boyu kadar ;)) sahibi ile dolaşıyordu. Bizimkisinin hayvan sevgisi ise olabilecek en üst noktada karıncalara bile eğilip del del del diyebilen bir çocuk Çağan.

Haw haw diyerek köpeği gösterdi bana, evet annecim o bir köpek, ne kadarda büyükmüş, sanırım çok mama yiyor, sende mamalarını bitirirsen çok büyüyebilirsin. (Her ayrıntıdan Çağan'a ders vermek bende bir takıntı haline geldi sanırım). Böyle konuşurken arabamızdan epey uzaklaşmışız, sonradan öğrendiğim kadarıyla adı Çiko olan köpek bizi çekiyor o önden, Çağan arkasından bende onun peşinden. Bir süre sonra Çağan'ı geri döndürdüm ama ağlamaya başladı, sahibi Çiko'yu çağırdı, gelince tuttu Çağan sevsin diye! Ama bizimki normal çocuk değil ki tüyleri yoluyor, kuyruğu çekmek istiyor, elini ağzına sokmaya çalışırken sahibi amaaan oğlum tehlikeli sularda yüzüyorsun deyip engel olunca, bizimki sinirlenip koca köpeğe sert bir kafa attı, küüüttt sesi duyunca şok oldum alnı kıpkırmızı oldu ağlıor ama nasıl. Adamcağızda köpeği çağırdığına pişman oldu, bizim küçük canavar oğluşu akıllı uslu minnak bişey sandı tabi ;))

Neyse susturmaya çalışırken bir yandan da arabaya yöneldik bu seferde kreşden arkadaşı oyuncak arabaları ile oynuyordu, yine arabaya binmek istemedi, hadi bir kere izin verdik biraz da Öge abisiyle oynadı bizde annesi ile sohbet ettik. Onlarda gitti biz hala arabaya binemiyoruz. Kreş kapandı öğretmenler gidecek, Çağan Kreşin servisine binmek istiyor, öğretmeni arabamıza binmemizi söyledi, hadi Çağan, Muharrem amcayı yakalayalım arabayla derken ağlayarak zor bindik. 5:30 dan 7:00'ye kadar beni avare etti.

Bir taraftan köpeğe saldırdı, bir taraftan kendine zarar verdi  ama kim tutar Çağan'ı.


27 Mayıs 2012 Pazar

Kek yaptık,İçine aşkımızı kattık.

Geçen hafta Salı günü, Çağan'ı kreşten aldım, eve dönerken otobüslere vıııın vııın diye sesleniyordu, büyük arabaları çok seviyoruz. Remzi dedenin servisine binmek istermisin diye sormaya kalmadı çığlıklar. Yolumuzu çevirdik kampüse. Servislerin beklediği bölgede bir otopark var oraya arabayı bıraktım ve semt servisimize bindik. Ama ne mutluluk, özellikle yan yana oturuyor olmamız, geçen arabalara birlikte el sallamak, ona kitap okuyabiliyor olmam elini tutabiliyor olmam çok hoşuna gidiyor. Tabi haklı çocuk diğer türlü arka koltuğa bağlanıp tek başına yolculuk yapıyor.
Keyifli yolculuğun sonu kucakta uyuyarak bitti, eve gelir gelmezde uyandı. Balkonumuzda oğlumla yemek faslını tamamladıktan sonra birlikte sokağa çıktık. Tüm yemek boyunca sokaktan gelen çocuk sesleri onu çok heyecanlandırmıştı. Bisikletimize bindik, karıncaları inceledik, çimlere bastık. Hava serinlemeye başlayınca zorlayarakda olsa evimize çıktık.

Uzun zamandır oynamadığı için geçen ay kaldırdığım oyuncaklarını getirdim oyun odamıza. Onları görünce inanılmaz mutlu oldu. Kutunun içinden neler çıkmadı ki! Arabalar marakaslar, def, kuklalar, derken çılgına döndü özlemiş oyuncaklarını. Ben kaldırırken hiç oynamadığı oyuncakları seçmiştim. Demek ki arada bir saklamak gerekiyor bazılarını.

Oğluş oyuna dalmışken mutfağımı toparlarlayayım dedim, oda ne nefis kek kokusu, hızlıca mutfağı toparlayıp Çağan'la kek yapabileceğimizi düşündüm.
Evet tüm malzemeler tezgahta, daha doğrusu, bir kekin içine koyulabilecek herşey.
Üzüm, meyva şekeri, damla çikolata, kurvertür, portakal, havuç, tarçın,...
Neden? çünkü neyli olacağına oğlum karar verecek.





Derken Çağan'ı mutfağa çağırdım, bende önlük görünce oda istedi onada bir mutfak bezinden ahçı önlüğü yaptık, küçük sandalyemizi ayaklarının altına koyup oğlumun tezgahı görmesini sağladım ve start verdik.
Yumurta ve şekeri çırptık, direk mikseri tutmak istemedi ama elimin üstünden tuttu. Sonra tereyağı zeytinyağı ve sütü ekledim.
Oğluşa sordum, ne? koyalım paşam.
ıh,ıhh,ıhh! Portakalı gösterdi , peki o zaman bunu koyalım dedim, biraz kabuğundan rendeledik, sonra suyunu sıktık ve içine ilave ettik.
Peki ya şimdi ne koyalım ?
Ihh! ıhh! Havucu gösterdi, peki onuda rendeledik.
Oğluş havuç isteyince bende tarçın ekleyim derken paşam tarçın kavanozunu al aşağı etti, mutfak darman duman. Herşeyi bıraktık süpürgeyi getirip yerleri süpürdük, Çağan elindeki ıslak mendille dolap kapağındaki tarçınları sildi.
Unu ekledik, bittimi? diye sordum, eliyle bana karıştırmam gerektiğini işaret etti ;)) sonrası malum.
Pişirdik ama fırının önündeki sabırsız bekleyişi ben bilirim. elleme Çağan, sakin ol oğlum, zil çalınca çıkarabiliriz diye diye, fırının önünde keklerin kabarmasını ve kızarmasını seyrederek geçirdik uzunca bir zamanımızı. En sonunda zil çaldı ve kekler çıkarıldı.

Soğumasını beklememiz gerekiyordu, oğluş oyun odasına gitti. 3 dk sonraki durum ise yere serilmiş uyku haliydi.

18 Mayıs 2012 Cuma

Hayatımda tanıştığım, En iyi ve En favori ÖĞRETMEN

Öğretmen okulun ilk gününde,
5. Sınıfın önünde dururken, çocuklara bir yalan söyledi:
Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı
derecede sevdiğini söyledi.
Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada, oturduğu
yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı.
Mediha öğretmen bir yıl önce Mustafa’ yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemlemişti.
İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu.
Bu öyle bir noktaya geldi ki, Mediha öğretmen onun kağıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar(X) yapmaktan ve kağıdın üstüne kocaman bir “0” koymaktan zevk alır oldu.
Mediha öğretmenin okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu; Mustafa’ nın kayıtlarını en sona bıraktı.





Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.

Mustafa’ nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve de çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli"

İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

"Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor."
Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

"Mustafa’nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek."

Mustafa’ nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

"Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor."
Bunları okuyunca, Mediha öğretmen problemi kavradı ve kendinden utandı.

Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kağıtlara sarılmış hediyeleri getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu.

Mustafa’ nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti.

Mustafa’ nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kağıdı ile beceriksizce sarılmıştı.

Mediha öğretmen onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu.

Mediha öğretmen pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı.
Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi.

Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü.

Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.

"Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz."

Çocuklar gittikten sonra, Mediha öğretmen en az bir saat ağladı.

O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı.

Mediha öğretmen, Mustafa’ya özel ilgi gösterdi.
Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu.

Yılın sonuna kadar Mustafa sınıfta ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.

Bir sene sonra, Mediha öğretmen kapısının altında Mustafa dan bir not buldu, ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.

Altı yıl sonra Mustafa’dan bir not daha aldı.

Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.
Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı.

Yine Mediha öğretmenin tüm yaşamında ki en iyi ve en favori öğretmen olduğunu yazmıştı.

Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi.

Bu kez fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu.

Mektup onun hala karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu.

Ama simdi ismi biraz daha uzundu.

Mektup söyle imzalanmıştı:
Prof. Dr. Mustafa Yılmaz
( Tıp Doktoru)

Öykü burada bitmiyor.

Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.

Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu.

Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Mediha öğretmenin damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.
Şüphesiz Mediha öğretmen bunu kabul etti.
Ve tahmin edin ne oldu?

Taşları düşmüş olan o bileziği taktı. Dahası, Mustafa’ nın annesinin süründüğü parfümden sürdü.

Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Mediha öğretmenin kulağına şöyle fısıldadı:

"Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim.
Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim"Mediha öğretmen, gözlerinde yaşlarla şöyle dedi:
“Yanlış düşüncelere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum"

____ALINTI_____

Bu aralar telaffuz edilen kelimelerimiz

peppe  ;))  pepee
gayuu  ;))  caillou
dividi     ;))  tweety
biii        ;)) bir
beş     
adtı     ;)) altı
aç  
at
atda
aaaç   ;)) ağaç
haaauw  ;)) köpek


annı  ;)) anne
buuudaaa ;)) burada
dotuz ;)) dokuz
ahh  ;)) al



11 Mayıs 2012 Cuma

Hareketli bir 10 gün

Epeydir yazamıyorum, hem iş hem de ev yaşamın son 10 gündür çok hareketli, son günlerde blogumuzla ilgilenemedim. Sanırım birkaç gün daha böyle devam edecek. 

Yeni patron, yeni işler, eski işlerin devamlılığı adaptasyon süreci biraz yoğun ama keyifli. Bir yandan da Çağan'ın sağlık sıkıntıları için koşuşturmaca. Oğlum Dün Geniz eti ve kulaklara tüp takılması ile alakalı ikisi bir arada bir operasyon geçirdi. Bu yaşta dört kez narkoz aldı ama inşallah bu son ameliyat. Oğluşun sağlık sıkıntılarını hayırlısıyla atlatırsak, rahata ereceğiz.


Bu süreçte, bizi yanlız bırakmayan tüm dostlarıma ve aileme sevgilerimizi gönderiyorum.

Önümüzdeki hafta daha güzel paylaşımlar yapmayı umuyorum.
Sağlıcakla kalın.