27 Mayıs 2012 Pazar

Kek yaptık,İçine aşkımızı kattık.

Geçen hafta Salı günü, Çağan'ı kreşten aldım, eve dönerken otobüslere vıııın vııın diye sesleniyordu, büyük arabaları çok seviyoruz. Remzi dedenin servisine binmek istermisin diye sormaya kalmadı çığlıklar. Yolumuzu çevirdik kampüse. Servislerin beklediği bölgede bir otopark var oraya arabayı bıraktım ve semt servisimize bindik. Ama ne mutluluk, özellikle yan yana oturuyor olmamız, geçen arabalara birlikte el sallamak, ona kitap okuyabiliyor olmam elini tutabiliyor olmam çok hoşuna gidiyor. Tabi haklı çocuk diğer türlü arka koltuğa bağlanıp tek başına yolculuk yapıyor.
Keyifli yolculuğun sonu kucakta uyuyarak bitti, eve gelir gelmezde uyandı. Balkonumuzda oğlumla yemek faslını tamamladıktan sonra birlikte sokağa çıktık. Tüm yemek boyunca sokaktan gelen çocuk sesleri onu çok heyecanlandırmıştı. Bisikletimize bindik, karıncaları inceledik, çimlere bastık. Hava serinlemeye başlayınca zorlayarakda olsa evimize çıktık.

Uzun zamandır oynamadığı için geçen ay kaldırdığım oyuncaklarını getirdim oyun odamıza. Onları görünce inanılmaz mutlu oldu. Kutunun içinden neler çıkmadı ki! Arabalar marakaslar, def, kuklalar, derken çılgına döndü özlemiş oyuncaklarını. Ben kaldırırken hiç oynamadığı oyuncakları seçmiştim. Demek ki arada bir saklamak gerekiyor bazılarını.

Oğluş oyuna dalmışken mutfağımı toparlarlayayım dedim, oda ne nefis kek kokusu, hızlıca mutfağı toparlayıp Çağan'la kek yapabileceğimizi düşündüm.
Evet tüm malzemeler tezgahta, daha doğrusu, bir kekin içine koyulabilecek herşey.
Üzüm, meyva şekeri, damla çikolata, kurvertür, portakal, havuç, tarçın,...
Neden? çünkü neyli olacağına oğlum karar verecek.





Derken Çağan'ı mutfağa çağırdım, bende önlük görünce oda istedi onada bir mutfak bezinden ahçı önlüğü yaptık, küçük sandalyemizi ayaklarının altına koyup oğlumun tezgahı görmesini sağladım ve start verdik.
Yumurta ve şekeri çırptık, direk mikseri tutmak istemedi ama elimin üstünden tuttu. Sonra tereyağı zeytinyağı ve sütü ekledim.
Oğluşa sordum, ne? koyalım paşam.
ıh,ıhh,ıhh! Portakalı gösterdi , peki o zaman bunu koyalım dedim, biraz kabuğundan rendeledik, sonra suyunu sıktık ve içine ilave ettik.
Peki ya şimdi ne koyalım ?
Ihh! ıhh! Havucu gösterdi, peki onuda rendeledik.
Oğluş havuç isteyince bende tarçın ekleyim derken paşam tarçın kavanozunu al aşağı etti, mutfak darman duman. Herşeyi bıraktık süpürgeyi getirip yerleri süpürdük, Çağan elindeki ıslak mendille dolap kapağındaki tarçınları sildi.
Unu ekledik, bittimi? diye sordum, eliyle bana karıştırmam gerektiğini işaret etti ;)) sonrası malum.
Pişirdik ama fırının önündeki sabırsız bekleyişi ben bilirim. elleme Çağan, sakin ol oğlum, zil çalınca çıkarabiliriz diye diye, fırının önünde keklerin kabarmasını ve kızarmasını seyrederek geçirdik uzunca bir zamanımızı. En sonunda zil çaldı ve kekler çıkarıldı.

Soğumasını beklememiz gerekiyordu, oğluş oyun odasına gitti. 3 dk sonraki durum ise yere serilmiş uyku haliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz en kısa zamanda yayınlanacaktır.
Sevgiler
Nana