24 Nisan 2012 Salı

Küçük Bir Kaçamak'tan Sonra Buradayız.

Cuma günü, akşamüstü babamız hadi gelin deyince iş çıkışı Çağan'ı Kreş'den alıp, hızlıca arabamın hazırlanmış olan trafik sigortası ve kaskosunu almak için servise uğradım. Oradan eve gidip valiz hazırladım, oğlumun karnını doyurdum. Çizgifilm ve Dvd Player'ı da Çantamıza atıp arabamıza yerleştik. Otobana girmeden, bir benzin istasyonuna girdim, depomu fulledim, lastiklerimi kontrol ettim yola çıkmak için herşey tamam ve saat 20:00'de start verdik. 

Nana ve Çağan İzmit yolunda. Bir süre sonra babamız aradı, yolculuk iyi gidiyor ama araba ilginç bir şekilde gitmiyor dedim. Acaba basınç farklılığımı zorladı, diye düşünüyordum. 5. vites, 3000 devir, 90 km 'yi aşamıyoruz. Neyse bir tabela, ilerde park yeri var levhası, Çağan'ın çizgifilmini değiştirmek için uygun bir yer diye düşündüm ve girdik. Arabayı park ettim oğluşun kapsına yönlenince ne göreyim, arka lastik yere yapışmış. Offff.  32 olması gereken basınç 6 ya inmiş, istasyondaki personel'de yardımcı oldu ama patlamış dediler, stepnemiz yok ki değiştirelim, kesinlikle stepnesiz yola çıkmayın, gündüz vakti olsa neyse'de akşam saat 21:30 olmuş, bebekli bir kadın otobanda, allah'tan park yerine kadar gidebilmişim, yolda'da kalabilirdim. 

Sağolsunlar benzinlikte çalışan çocuklar, tesisteki lastikçiyi aramışlar, yolda kalmış bebekli bayan olunca adam hemen arabasına atlayıp, ustasını almaya gitmiş ordan da bizim yanımıza, yarım saat sonra gelmişlerdi. Lastiği çıkardılar, çok yeni daha 10 gün olmadı alalı, patlak bulamıyorlar, uğraş uğraş, o da ne meğer bizim sibop bozulmuş, hava kaçırıyor, hemen değiştirdiler. Ankara gişelerden, İzmit'e kadar olan aralıkta yol yardımı hizmetide veriyorlarmış. Kartlarını torpidodaki en sağlam yere yerleştirip, teşekkür ettim ve 22:30 da yola devam. Eve vardığımızda saat 01:00 di. Stres'den başım ağrımış kendimi çok yorgun hissediyordum, sabaha kadar uyudum.

Sabah kahvaltıdan sonra babamız işlerini toparlamaya ofisine gitti. Biz hazırlanana kadar'da gelmişti, ver elini İstanbul, Çağan çok mutlu yolculuğu seviyor annesi gibi. Zeliş teyzemizle birlikte oğlumu Miniatürk'e götürdük, 23 Nisan eğlenceleri vardı. Çok güzel güneşli bir günde, açık havada olmak hepimize iyi geldi. Oradan sonra, Emirgan korusu'na gittik, Çağan'ın lale'lere cici yapışını görmeniz lazımdı. Çiçekler sevilir cici yapılır diye öğrettim, yoksa hepsini yolacak, çok heyecanlandı. Fotoğraf makinasını çocuğunu kapan korudaydı. 


Bu iki fotoğrafı, yakışıklı oğlumu görünce koruda bir beyefendi, çekmiş, bize de gösterince inanılmaz beğendik, sağolsun mail adresimize gönderdi. Buradan kendisine tekrar teşekkür ediyorum.

Sarı köşk'te  yemek, ardından İstinye Park. İstinye Park'a 100 metre kalmamıştı ki! sağ taraftan bağlanan yoldan bir kadının gelip arabaya çarpması bir oldu hemde trafik sıkışık, 20-30 km hız ile gidiyorken, birde! ama ben sinyal verdim demesi yok mu? Arabada önemli bir hasar yok ama tutanak tutmak için zaman kaybettik. Asıl işin ilginç yanı önceki gece Adem beni ağlarken uykumdan uyandırdı, kaza yapmıştık, eski arabamızla, kamyonun altına girmişiz, rüyanın akşamına bu kazanın olması ve bu kadar hafif olması beni rahatlattı desem yeridir.

İstinye parkta oğlum, çocuk oyun alanında oynadı, sonra TırtılKids Kitabevine daldı, kitapları alıp paytak paytak, koltuğun üstüne taşıyıp orda içine bakıp, sonra bir başkasını alıp getirip içine bakması, beni çok şaşırttı, çünkü; bu kadar sakin ve düzgün baktığını görmemiştim. Büyümüş bizim ki! Çok cici flash kartlar aldık, 23 Nisan hediyesi arıyordum zaten tam isabet oldu. Biraz dinlenelim dedik, starbucks'ta bizim en büyük zevkimiz kahve iken,  Çağan'ın bardak tutacaklarından kendine yaptığı bilezikler. Geç saatte yatağa girdik. 

23 Nisan günü ise; Zeliş'in hazırladığı, süper kahvaltı ardından, Akvaryum'a florya'ya. Bu kadar keyif alabileceğimizi düşünememiştim, gittiğimize değdi. Çağan elinden gelse, dev akvaryumlardan birine girebilirdi.






Yemek ve hediyelik alışveriş'in ardından, Zeliş'i evine bıraktık ve Ankara yoluna düştük. Dönüş'ün neredeyse tamamında arabayı babamız kullandı, yoruldu. Ama oğlumun mutluluğu ikimizinde tüm yorgunluğunu aldı götürdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz en kısa zamanda yayınlanacaktır.
Sevgiler
Nana